Vahyin Başlangıcı

Dersler
Vahyin Başlangıcı

Vahyin Başlangıcı

 

Buhârî, Müslim, Taberî ve Beyhâki şöyle rivayet etmiştir; 

Urve b. ez-Zübeyr'in (rh.) bildirdiğine göre,

Mu’minlerin annesi Aişe (r.a) şöyle demiştir: 

Resûlullah'a (sav) yalnızlık sevdirildi. Kendisiyle baş başa kalıp tefekkür etmek için azığını alarak Hira mağarasına çekilir, birkaç gün aralıksız kalırdı. Sonra tekrar Hatice'nin yanına döner, bir o kadar daha kalmak için yine azık hazırlardı. Bu durum bu şekilde “Hak”, kendisine ulaşana kadar devam etti.

Bir gece yine o mağaradayken kendisine bir melek göründü ve: "Oku!" dedi. Rasûlullah (sav): "Ben okuma bilmem" diyerek karşılık verdi.

Rasûlulah (sav) sonrasını şöyle anlattı: "Bunun üzerine o melek beni alıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: «Oku!» dedi. Ben yine: «Ben okuma bilmem» karşılığını verdim. Bunun üzerine beni tekrar alıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve yine: «Oku!» dedi. Ben yine: «Ben okuma bilmem» karşılığını verdim.

Sonra beni üçüncü kez alıp, takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: «Oku, yaratan Rabbinin İsmi ile... İnsanı alaktan yarattı. Oku! Senin Rabbin, ekremdir. Ki O kalem ile öğretmiştir. İnsana bilmediklerini öğretti.» dedi."

Bunun üzerine Rasûlullah (sav) ürperti içinde evine geri döndü. Hanımı Hatice'nin yanına girerek: "Beni örtün! Beni örtün!" buyurdu. Üzeri örtüldükten bir süre sonra ürpertisi gitti. Sakinleşince, olanları Hatice'ye anlattı ve yaşadığı şeyden dolayı korktuğunu söyledi. (Taberî; Sanırım bana cinler uğradı.)" buyurdu.

Hatice ise: "Hayır! Vallahi Yüce Allah seni hiçbir zaman utandıracak değildir. Çünkü sen akrabalarını gözetir, zayıfların yükünü hafifletir, yoksula yardım eder, misafiri ağırlar ve haktan gelen musibetler karşısında halka yardım edersin" karşılığını verdi.

DERSLER

1.  Güzel ahlaklı bir kimsenin kalbi, diğer insanlara göre Kur’an’dan daha fazla etkilenir. Çünkü ahlakımızdaki bozukluklar, kalbimizin maneviyatını zedeler. Okuduğumuz ayet, hadis ya da alimlerin sözlerinden etkilenmiyorsak, kalbimiz yumuşayıp gözlerimiz yaşarmıyorsa ahlakımızı Rasulullah’ın (sav.) ahlakına göre gözden geçirmemiz şarttır.

Rabbimiz, Kur’an’ın bir kimseye yol göstermesi için o kimsenin muttaki yani günaha girmekten korkan bir kimse olmasının gerekli olduğunu ifade ediyor;

“Allah tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayen bu kitap, müttakîler için bir yol göstericidir.” (Bakara, 2.)

Bilhassa Kur’an mektebinin talebesi olmak isteyen bir kimse, bu talebinin karşılık bulabilmesi adına ahlakındaki çirkinlikleri terk etmeye gönüllü olmalıdır. Ahlakımızdaki her bir bozukluk Kur’an ile bütünleşmemize mani olan bir engeldir. Ahlakımızı bozan bu yükleri sırtımızdan bir bir attıkça hafifleriz ve böylece Kur’an’ın güzelliklerden çok daha fazla istifade etme imkanı buluruz.

ALLAH’u teala Kur’an’ın muallimi olan Rasulullah’ı (sav.) çocukluğundan itibaren mükemmel seviyede bir ahlak ile ahlaklandırmış ve onu tüm çirkinliklerden korumuştur;

"Cahiliyye ehli gençlerinin yaptığı hiçbir şeyi yapmadım. Ancak iki defa yapmak istedim, Allah beni onlardan korudu. Ailemin koyunlarına baktığım bir gece arkadaşıma, Mekkeli gençlerle eğlenmek için Mekkeye gitmek istediğimi ve koyunlarıma da bakmasını söyledim. Arkadaşım kabul etti ve Mekkeye gittim. Mekkenin girişinde çalgı sesleri kulağıma geldi. Oraya doğru gittim ve sordum bu nedir. Bana, falanca kişi şununla evleniyor dediler. Oturup onları izlemek istedim. O esnada uykuya daldım ve güneş doğana kadar uyanmadım, bu nedenle çalgı seslerini duymadım. Sabah arkadaşımın yanına döndüm. Bana ne yaptığımı sordu. Ben de bir şey yapmadığımı söyledim. Mekkede gördüklerimi ve uyuya kaldığımı anlattım." "Yine başka bir gece arkadaşımdan Mekkeye gitmek için koyunlarıma bakmasını istedim. İsteğimi kabul etti. Mekkeye girdiğimde çalgı sesleri geliyordu. Oraya doğru gittim ve ne olduğunu sordum. Falanca kişi şununla evleniyor dediler. Oturup izlemek istedim. O esnada uykuya daldım ve güneş doğana kadar uyanmadım, bu nedenle çalgı seslerini duymadım. Sabah arkadaşımın yanına döndüm. Bana ne yaptığımı sordu. Ben de bir şey yapmadığımı söyledim. Mekkede gördüklerimi ve uyuya kaldığımı anlattım." Peygamberimiz şöyle devam etmiştir: "Yemin ederim ki Allah bana nübüvveti ikram edene kadar artık böyle bir şey yapmak içimden gelmedi."(Beyhaki, Delailü'n-Nübüvvet, 2/33-34)

İmam Şafii (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:  İmam Vekî’e hafızamın kötü oluşunu şikâyet ettim. Bana masiyetleri/günahları terk etmeme işaret etti ve şöyle dedi:  “İlim nurdur, Allah’ın nuru isyankâra verilmez!”  Divanı Şafii 54

2. Güzel ahlakımız sayesinde günahlardan korunuruz. Böylece Rabbimiz bizi şeytanın etkisinden korur. Hadis bunu gösteriyor. 

Ahlakını güzelleştirmeye çalışan kimseye Rabbimiz yardım eder.

“Yanımda bulunan ne kadar mal varsa, onları sizden asla esirgemem. Şunu da iyi bilin ki, kim (istemeyip) iffetli kalmayı dilerse, Allah onu iffetli kılar. Kim de sabretmeye çalışırsa, Allah ona sabır ihsan eder. Kim insanlardan müstağni olmak isterse, Allah onu müstağni kılar. Sizlere sabırdan daha hayırlı ve daha büyük bir ihsanda bulunulmamıştır!” (Buhari, Rikâk 20) 

3. Dinleri bozulmuş ancak fıtratları bozulmamış insanların güzel ahlaka önem vermeleri şunu gösterir ki, ahlak yaratılıştan gelen bir güzelliktir. Cahiliye olarak adlandırılan dönemde bile insanların büyük bir kısmı ahlaka ve ahlaklı olmaya önem verirlerdi. 

4. Güzel ahlak, sahibinin Müslüman olması için yeterli değildir. Müslüman olmak için tağutun reddedilmesi ve ibadetin yalnızca ALLAH’a yapılması gerekir. Günümüzde ahlaklı olmanın cenneti kazanmak için yeterli olduğu zannedilmektedir. Bu inanç yanlıştır.

5. Güzel ahlaklı kimselerin sözlerine her zaman itibar edilir. Bir Müslüman, İslam’ı yaşamak kadar temsil etmek de zorundadır. Bu temsiliyeti hakkıyla yapabilmesi için güzel ahlaklı olması gerekir. Ahlakımızdaki bozukluklar insanların İslamiyetten soğumasına sebep olmamalı. Müslüman kimliğimizi güzel ahlakımız ile desteklemeliyiz.

Rasulullah (sav.) Hatice annemizin de belirttiği gibi çok güzel bir ahlaka sahipti. Yaşadığı beldede “EMİN” olarak tanınıyordu. Bunun farkında olan birçok kimse hiç düşünmeden O’nun (sav.) davasını kabul etmişti. Risalet süresi boyunca da birçok kimse O’nun (sav.) ve ashabının (ra.) güzel ahlakından etkilenerek İslam’ı tercih etmiştir.

Yunus Gökce, 22.01.2021