İbn Kesir (rh.)

Tefsir Alimleri
İbn Kesir (rh.)

İbn Kesir (rh.)

701’de (1301-1302) Busrâ’nın Müceydilülkarye köyünde dünyaya geldi. Kendisi fakih, hatip, şair ve edip olan babası öldüğünde (Cemâziyelevvel 703 / Aralık 1303) üç yaşlarında olduğunu söyler.
 
İbn Kesîr 707 (1307-1308) yılında ailesiyle birlikte Dımaşk’a göç etti. Ağabeyi Kemâleddin Abdülvehhâb onun öğrenimiyle yakından ilgilendi; ilk fıkıh derslerini de ondan aldı ve 711’de (1311-12) Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi.
 
Daha sonra Burhâneddin İbrâhim b. Abdurrahman el-Fezârî ve Kemâleddin İbn Kādî Şühbe’den fıkıh okudu. Genç yaşta yazdığı Aḥkâmü’t-tenbîh adlı eserini hocası Burhâneddin el-Fezârî’ye arzedip onun takdirini kazandı. Usûl-i fıkha dair Muḫtaṣaru İbni’l-Ḥâcib’i Şemseddin Mahmûd b. Abdurrahman el-İsfahânî’ye okuyup icâzet aldı. Ayrıca Şerefeddin Îsâ el-Makdisî, Bahâeddin İbn Asâkir, Şemseddin Muhammed b. Muhammed eş-Şîrâzî, İshak b. Yahyâ el-Âmidî, Muhammed b. Ahmed b. Zerrâd, İbnü’ş-Şıhne el-Haccâr, Abdullah b. Muhammed b. Yûsuf el-Makdisî ve Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî’den hadis, Alemüddin el-Birzâlî ve Zehebî’den hadis ve tarih, Muhammed b. Şerefeddin el-Ba‘lebekkî’den kıraat, Takıyyüddin İbn Teymiyye’den kelâm ve fıkıh dersleri aldı. Bu hocaları arasında daha çok Burhâneddin el-Fezârî, kayınpederi Yûsuf el-Mizzî, Zehebî ve İbn Teymiyye’den etkilendi. Bunların dışında Şemseddin el-İsfahânî, Ebü’l-Feth ed-Debûsî, Ali b. Ömer el-Vanî, Yûsuf el-Hutenî, Ebû Mûsâ el-Karâfî ve İbnü’d-Devâlîbî el-Bağdâdî icâzet aldığı hocalarından bazılarıdır.
 
İbn Kesîr öğrenimini tamamladıktan sonra hatip, müderris, kıraat âlimi, müftü ve mahkeme heyeti üyesi olarak çeşitli görevlerde bulundu. 11 Cemâziyelevvel 736’da (27 Aralık 1335) Dımaşk’ta Şâfiîler’e tahsis edilmiş olan Necîbiyye Medresesi’nde ders vermeye başladı ve ölümüne kadar bu görevini sürdürdü.
 
16 Muharrem 746’da (19 Mayıs 1345) Bahâeddin Mercânî’nin yaptırdığı Mizze Camii’nde hutbe okumak üzere görevlendirildi.
 
Zehebî’nin 16 Zilkade 748’de (17 Şubat 1348) ölümü üzerine Dımaşk’taki Sâlihiyye Medresesi’ne müderris tayin edildi. Bu medresede verdiği ilk derse ulemâ, kadılar ve kalabalık bir halk topluluğu katıldı. Takıyyüddin es-Sübkî’nin 756’da (1355) vefatından sonra kısa bir süre Dımaşk’ta Dârü’l-hadîsi’l-Eşrefiyye’nin reisliğini yaptı. Ayrıca Dârü’l-Kur’ân ve Dârü’l-hadîsi’t-Tenkıziyye’de ders verdi. 28 Şevval 767’de (8 Temmuz 1366) Emeviyye Camii’nde Fâtiha sûresinin tefsirini yaptığı derse melikü’l-ümerâ ve nâibü’s-saltana Seyfeddin Mengliboğa, kadılar ve ileri gelen devlet adamları da katıldı.
 
Yönetim aleyhindeki her türlü isyana karşı olan İbn Kesîr, Memlük Devleti ile olduğu kadar ulemâ ve halkla da iyi ilişkiler içindeydi ve hemen her konuda ılımlı bir politika takip edilmesinden yanaydı. 752’de (1351) Emîr Bayboğa Urûs’un başarısızlıkla sonuçlanan isyanından sonra Memlük Sultanı el-Melikü’s-Sâlih ile birlikte Dımaşk’a gelen Halife Mu‘tazıd-Billâh, onu devlete bağlılığının bir mükâfatı olarak Demmâgıyye Medresesi’nde huzuruna kabul etti. Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’indeki bazı hadisleri güzel yorumlamasından dolayı kendisini kutladı (a.g.e., XIV, 245).

 
Kıbrıs Frankları’nın İslâm ülkelerine karşı başlattıkları saldırıyı sürdürmeleri üzerine gerekli askerî tedbirleri alan Dımaşk Valisi Emîr Mencek 770’te (1368-69) halkın cihada katılması gerektiği konusunda ondan fetva istedi. Bunun üzerine İbn Kesîr el-İctihâd fî ṭalebi’l-cihâd adıyla bir eser yazdı.
 
Hayatının sonlarına doğru gözlerini kaybeden İbn Kesîr 26 Şâban 774’te (20 Şubat 1373) Dımaşk’ta vefat etti.
 
Vasiyeti uyarınca Dımaşk’ta Bâbünnasr dışındaki Sûfiye Mezarlığı’na hocası İbn Teymiyye’nin yanına defnedildi.
 
“el-Hâfızü’l-muhaddis” unvanı verilen İbn Kesîr’i Zehebî Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ’ın sonunda çağdaşı olan muhaddisler arasında zikretmiş ve hadis ilminin çeşitli alanlarında verdiği eserler dolayısıyla kendisinden övgü ile söz etmiş, ayrıca ona “el-fakîhü’l-müftî” lakabını vermiştir (Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, IV, 1508).
 
İbn Kesîr’den, camilerde verdiği umumi derslere ve dârü’l-hadîslerdeki derslerine katılan çok sayıda talebe rivayette bulunmuştur. İbn Hiccî, Sa‘deddin en-Nevevî, İbnü’l-Cezerî Muhammed b. Muhammed, Bedreddin ez-Zerkeşî bunların en meşhur olanlarıdır.
 
Fıkıhta Şâfiî mezhebine mensup olmakla beraber İbn Kesîr diğer mezheplerin görüşlerine de açıktı. İbn Teymiyye’nin etkisinde kalarak Hanbelî kelâmını benimsemiş, hilâfetin Kureyşîliğini savunması dışında diğer dinî-siyasî konularda onun görüşlerine bağlı kalmıştır. Cüneyd-i Bağdâdî, Ebû Tâlib el-Mekkî, Abdülkerîm b. Hevâzin el-Kuşeyrî ve Şehâbeddin es-Sühreverdî gibi ilk sûfîlerden saygıyla bahsetmiş, ancak tarikatları reddetmiştir. Şiîliğe karşı sert bir tavır takınmış, eserlerinde İsrâiliyat’a yer vermemiştir.

İbn Kesîr hükümdarlar, emîrler, ulemâ ve halk nezdinde güvenilir bir şahsiyetti. Önemli dinî ve siyasî meselelerde onun fetvasına başvurulmuş ve verdiği kararlara uyulmuştur. Meselâ 22 Muharrem 767’de (9 Ekim 1365) Franklar’ın İskenderiye’yi yakıp yıkarak müslümanları öldürmeleri üzerine Memlük Sultanı el-Melikü’l-Eşref II. Şa‘bân, yayımladığı bir menşurla Suriye’deki hıristiyanların mallarının dörtte birinin müsadere edilmesini istemiş, Mısırlı fakihlerin fetvasına rağmen İbn Kesîr bunun şer‘an câiz olmadığını söylemiş (el-Bidâye, XIV, 314-315), sultan da onun görüşüne uymuştu.
 
Eserleri.
 
A) Tarih ve Tabakat.
 
1. el-Bidâye ve’n-nihâye. İbn Kesîr’in büyük tarihçiler arasında yer almasını sağlayan eser, başlangıçtan 767 (1365-66) yılına kadar gelen olayları kronolojik sırayla anlatan on dört ciltlik umumi bir İslâm tarihidir. Tamamı basılan ve bazı bölümleri çeşitli başlıklar altında ayrıca neşredilen eser Mehmet Keskin tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir (I-XIV, İstanbul 1994-1995).
 
2. el-Fuṣûl fî sîreti’r-Resûl. İlk defa el-Fuṣûl fî iḫtiṣâri sîreti’r-Resûl adıyla neşredilen eser (Kahire 1357), daha sonra Muhammed el-Îdü’l-Hatrâvî ile Muhyiddin Müstû (Beyrut-Dımaşk 1400; Mekke-Beyrut 1405/1985; Medine-Beyrut-Dımaşk 1413/1992) ve Seyyid b. Abbas el-Cüleymî (Kahire 1410/1990; Beyrut 1413/1993) tarafından yayımlanmıştır.
 
3. Sîretü Ebî Bekr eṣ-Ṣıddîḳ (el-Bidâye, VII, 18).
 
4. Sîretü ʿÖmer b. el-Ḫaṭṭâb (a.g.e., VII, 18).
 
5. Sîretü Mengliboġa (Mâ yünteḳā ve yübteġā min sîreti Mengliboġa). el-Melikü’n-Nâsır Hasan’ın memlüklerinden, onun Halep ve Dımaşk nâibi olan Emîr Mengliboğa’nın hayatına dairdir (Sehâvî, s. 554).
 
6. Ṭabaḳātü fuḳahâʾi’ş-Şâfiʿiyye (Ṭabaḳātü’l-fuḳahâʾi’ş-Şâfiʿiyyîn). Ahmed Ömer Hâşim ve Muhammed Ali Zeynühüm tarafından Abâdî’nin zeyliyle birlikte üç cilt halinde yayımlanmıştır (Kahire 1413/1993). İbn Kesîr bu eserinde Sübkî ile olan fikrî ihtilâflarını da ortaya koymuştur.
 
7. et-Tekmîl fî maʿrifeti’s̱-s̱iḳāt ve’ż-żuʿafâʾ ve’l-mecâhîl. Mizzî’nin Tehẕîbü’l-Kemâl ve Zehebî’nin Mîzânü’l-iʿtidâl adlı eserlerinin bazı ilâvelerle ihtisarından ibarettir (el-Bidâye, IX, 97; Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 471).
 
B) Tefsir.
 
1. Tefsîrü’l-Ḳurʾâni’l-ʿazîm. Rivayet tefsirleri arasında önemli bir yeri olan ve birçok defa basılan eser Hacı Bekir Karlığa ve Bedreddin Çetiner tarafından Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsîri adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir.
 
2. Feżâʾilü’l-Ḳurʾân (Kahire 1343, 1348/1929; Beyrut 1407/1987; nşr. Muhammed İbrâhim el-Bennâ, Cidde-Beyrut-Dımaşk 1408/1988). Ahmed Hamdî İmâm bu eserden yaptığı seçmeleri Muḫtârât min Feżâʾili’l-Ḳurʾân adıyla yayımlamış (Kahire 1981), Mehmet Sofuoğlu da eseri Kur’an’ın Faziletleri adıyla Türkçe’ye tercüme etmiştir (İstanbul 1978).
 
C) Hadis.
 
1. Câmiʿu’l-mesânîd ve’s-süneni’l-hâdî li-aḳvâmi’s-senen (el-Hedy ve’s-senen fî eḥâdîs̱i’l-mesânîd ve’s-sünen). Eserde, Kütüb-i Sitte ve Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî, Ahmed b. Amr el-Bezzâr’ın müsnedleriyle Taberânî’nin iki mu‘ceminde mevcut hadisler ele alınmış, bu eserlerde rivayeti bulunan sahâbeler alfabetik olarak sıralanıp bütün rivayetleri bir araya getirilmiş, sahâbî ve diğer hadis râvilerinin hayatı hakkında bilgi verilmiştir. Câmiʿu’l-mesânîd Abdülmelik b. Abdullah b. Dehîş (Mekke 1411/1990) ve Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî (I-XXXVII, Beyrut 1415/1994) tarafından neşredilmiştir.
 
2. İḫtiṣâru ʿUlûmi’l-ḥadîs̱. İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî’nin Muḳaddimetü İbni’s-Salâh diye tanınan ʿUlûmü’l-ḥadîs̱ adlı eserinin özeti olmakla birlikte İbn Kesîr esere önemli ilâvelerde bulunmuş, ihtilâflı konularda kendi tercihini belirtmiştir. Ahmed Muhammed Şâkir tarafından el-Bâʿis̱ü’l-ḥas̱îs̱ şerḥu İḫtiṣâri ʿulûmi’l-ḥadîs̱ adıyla şerhedilerek yayımlanan eser (Kahire 1355, 1370, 1377/1958; Beyrut 1387; Riyad-Dımaşk 1414/1994, 1417/1996) daha çok el-Bâʿis̱ü’l-ḥas̱îs̱ adıyla meşhur olmuştur.
 
3. Müsnedü’l-Fârûḳ emîri’l-müʾminîn Ebî Ḥafṣ ʿÖmer b. Ḫaṭṭâb ve aḳvâlühû ʿalâ ebvâbi’l-ʿilm. Hz. Ömer’in Resûl-i Ekrem’den doğrudan rivayet ettiği hadisleri ihtiva eden eser, müellifin Müsnedü’ş-Şeyḫayn adlı kitabının Hz. Ömer’in rivayetlerini içine alan kısmı olmalıdır (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, I-II, Dımaşk-Kahire 1411/1991; Mansûre 1412/1992).
 
4. Tuḥfetü’ṭ-ṭâlib bi-maʿrifeti eḥâdîs̱i Muḫtaṣarı İbni’l-Ḥâcib. İbnü’l-Hâcib’in Muḫtaṣarü’l-Müntehâ adlı eserindeki hadislerin tahrîci olup Abdülganî b. Humeyd b. Mahmûd el-Kübeysî tarafından neşredilmiştir (Mekke 1406/1986).
 
5. Taḫrîcü eḥâdîs̱i edilleti’t-Tenbîh. Ebû İshak eş-Şîrâzî’nin Şâfiî fıkhına dair muhtasar eserindeki hadislerin tahrîcine dair olan kitabın Muhammed İbrâhim es-Sâmerrâî tarafından tahkik edildiği belirtilmektedir (Muhammed ez-Zühaylî, s. 159).
 
6. Aḥkâmü’ṣ-ṣuġrâ (ṣaġīr) fi’l-ḥadîs̱. Müellif bu adla bir eser yazdığını bizzat ifade etmektedir (Ahmed Muhammed Şâkir, s. 202).
 
7. el-Aḥkâmü’l-kebîr. Hadis, tefsir ve hac bahsine kadar fıkhî konulardan bahseden bir eser olup (el-Bidâye, III, 524) İbn Kesîr çeşitli kitaplarında buna atıfta bulunmuştur (Ahmed Muhammed Şâkir, s. 35, 202).
 
8. Muḫtaṣarü’l-Medḫal ilâ Kitâbi’s-Sünen li’l-Beyhaḳī. Müellif, İbnü’s-Salâh’ın ʿUlûmü’l-ḥadîs̱’ini ihtisar ettiği metotla Beyhakī’nin el-Medḫal’ini de ihtisar ettiğini belirtmiştir (a.g.e., s. 17-19).
9. el-Muḳaddimât. Hadis ilimlerine dair olup müellif bu eserine de atıflarda bulunmuştur (a.g.e., s. 17-18, 97, 102).
 
10. Şerḥu Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî (el-Bidâye, III, 3; XI, 33).
 
D) Fıkıh.
 
1. el-İctihâd fî ṭalebi’l-cihâd. Memlükler’in Dımaşk nâibi Seyfeddin Mencek’in isteği üzerine Haçlılar’a karşı müslümanları cihada teşvik amacıyla yazılan eserde İbn Teymiyye’nin es-Siyâsetü’ş-şerʿiyye’sinden istifade edilmiştir. İlk defa 1347’de (1928) yayımlanan eser daha sonra Abdullah Abdürrahîm Useylân (Riyad 1401/1981, 1402/1982, 1412/1992) ve Muhammed Zeynühüm (Kahire 1413/1993) tarafından neşredilmiştir.
 
2. İrşâdü’l-faḳīh ilâ maʿrifeti edilleti’t-Tenbîh (nşr. Behcet Yûsuf Hamed Ebü’t-Tayyib, Beyrut 1416/1996).
 
3. Aḥkâmü’t-Tenbîh. İbn Kesîr’in ilk eseri olup Ebû İshak eş-Şîrâzî’nin et-Tenbîh’ine şerh mahiyetinde yazılmıştır. Müellif, bu eserinin hocası Burhâneddin el-Fezârî’nin takdirini kazandığını belirtir (a.g.e., XII, 125).
 
4. Kitâbü’s-Semâʿ. Mûsikinin hükmüne dairdir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1002; İbn Kesîr’in diğer eserleri için bk. Tuḥfetü’ṭ-ṭâlib, neşredenin girişi, s. 35-37; Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, s. 199-216; Muhammed ez-Zühaylî, s. 150-183).